Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani telefon görüşmesi olamazdı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. 140. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. g. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. . Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. e S. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Evrendeki zamanın durumu budur. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. 140Prof. ” Richard Muller a. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Yani ortada uzay yoktur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır.

Zaman Nedir?

“Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Yani ortada uzay yoktur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. ” Richard Muller a. 140Prof. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. g. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. e S. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. 140. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. . O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Evrendeki zamanın durumu budur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir.