Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. 140. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. g. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. ” Richard Muller a. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. e S. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. . Evrendeki zamanın durumu budur. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. 140Prof. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor.

Zaman Nedir?

gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. ” Richard Muller a. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. e S. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. .  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. g. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. 140. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Yani ortada uzay yoktur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Evrendeki zamanın durumu budur.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. 140Prof. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Yani telefon görüşmesi olamazdı.